DİĞER
Pandemi, mülteciler, Ukrayna savaşı, küresel iklim krizi, yolsuzluk, politik gerginlik, artan ırkçılık ve ayrımcılık, ekonomik kriz, distopyalar… Bütün bu gergin gündemi biraz olsun unutup rahatlamanızı sağlayacak, seyahatte ve tatilde yanınızda gezdirebileceğiniz, neşeli ve sürükleyici bazı kitaplardan küçük bir derleme...
Suzan Nana Tarablus’tan yine tarihsel belge niteliğinde bir kitap: Baba Bize Neden Dönme Diyorlar? Geçmişin suya yazıldığı memleketimizde, “Selanikli, Sabetaycı, Dönme” gibi farklı isimlerle anılan bir topluluğa resmî anlatının ötesinde, tanıklıklarla kulak veriyor Tarablus.
Hakan Bıçakcı: “Çıkış noktam sansürdü. Keyfi ve ikiyüzlü bir şekilde uygulanan, her geçen gün biraz daha absürd bir hal alan sansür olgusundan duyduğum rahatsızlık. Genelde çıkış noktam bir tür rahatsızlık olur zaten.”
"İdeolojik olmayan, çünkü savunulmayan, önerilmeyen bir kadercilik, Bıçakçı’da olumsallıkla iç içe kendini gösterir. Saf rastlantının ürünü gibi duran olaylar, sahneler ve davranışlar, aynı anda bir kımıldatılmazlık görünümü de almış gibidirler. Ama yine aynı anda, hiçbir parçanın onu bir başka parçayla değiştirilemez kılan bir özselliği, bir zorunluluğu olmadığı görülür."
"Bıçakçı fotoğraf ve söyleşi vermeyi sevmese de 'flörtöz' bir yazardır: Gelen tepkileri (ve gelebileceğini tahmin ettiklerini) metnin içine sızdırır, hatta bu beklentileri yazara yöneltilmiş birer talep olarak 'konuya' dahil eder. Okurun sevdiği (kolay, külfetsizce zevk alabildiği) özellikleri öngörüp talebe uygun kitaplar üretmek değildir bu. Oyunlu, parodili, kendi üzerine dönen, tehlikeli de olabilecek bir ilişkidir."
"Benim ilgimi çeken şey şu: Nasıl oluyor da bir insan diğerinin üzerinde tahakküm kurabiliyor? Bunun çeşit ve metotları nedir? Yolları nedir bunun? Ne üzerinden ikna edilebilir bir insan bir baskı düzeninde boyun eğmeye? Baskı düzeni nasıl olur da bir kültüre dönüşür, yayılır ve norm olur; nasıl olur bu?"
"Bulut, evrenin sonsuz büyüklüğünün yarattığı boşluğa, bilinmeyenin, dile gelmeyenin yarığına düşürülmüş ince bir dolgu, dile gelmenin öncesindeki buğu, bir türlü yakalanmayacak mana arayışının izleri, yol işaretleri yahut nazik kırılgan çabaları olarak okunmaya müsaittir."
"İyiliği Düşünmek gibi bir ad taşıyan bir kitapta bence “iyilik” kavramı, hem “iyi”den bağımsız olarak hem de soyut olmaktan çıkarılarak ve bugünkü kaygılarla daha derinlikli düşünülüp tartışılmalıydı."
"Bu tuhaf ve ürkütücü günlerde yapacağımız en iyi şey, yapmayı en iyi bildiğimiz şeyi en iyi şekilde yapmaya çalışmak olabilir mi? Hani o içe sinen, önce yapana, sonra da değdiğine mutluluk veren cinsten… İşte zorunlu karantina günlerinde, Nejat Yavaşoğulları’nın şarkısı Okaliptus’a Hakan Kurşun’la birlikte hayat verirlerken yapılan tam olarak buymuş. İkiliyle müzikleri, özlemleri, bildikleri ve bilmedikleri üzerine açık kalpli bir söyleşi yaptık."
Selahattin Demirtaş, Devran adlı kitabıyla Fransa'nın saygın ödüllerinden Prix Médicis étranger'ye aday gösterildi
Kültürel iktidar ancak kendi bahçenden çıkabilecek gücü bulduğunda etkisini göstermeye başlar; başka bahçelerdeki birikime kucak açarak, bundan mutluluk ve gurur duyarak…
Çevresine sirayet etmiş sahtelik karşısında kendini Turgut Uyar sanan, hayata Turgut Uyar dublörü olarak direnen bir karakterle karşılaşıyoruz bu kez
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.